Dünyaya Neden Batı Hükmediyor (Şimdilik)


Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi ve İnsanın Hikayesi'nden sonra bu tarzda okuduğum 3. kitap. Ne kadar başarılı olacağımı bilemeden bu 820 sayfalık kitabı özetlemeye çalışacağım.

Ian Morris kitabında, tarihi ele alma zamanını çok öncelere götürerek olayı homo habilis'e kadar götürüyor ama genel olarak ele aldığı zaman aralığı gerçek anlamdaki son buzul çağı bitişi olan MÖ 12000 ile günümüz dünyası. Kitabın başlangıç bölümlerinde henüz doğu-batı ayrımı yapılmadan ilk insanların hayata tutunuşları ve varlıklarını sürdürebilmek için neler yaptığından bahsediyor. İlerleyen sayfalarda Afrika'dan çıkıp Avrasya boyunca yayılmış insanların yerleştiği ilk bölgeyi bizim (en azından benim) bildiğimiz Mezopotampa bölgesinde biraz daya yukarı çıkarıp bizim Güneydoğu Anadolu, Suriye'nin güneybatısı ve İran'ın güneydoğusu arasındaki üçgensel bölgeye yerleştiriyor. (Kitap'taki adı ile Hilly Flanks: http://en.wikipedia.org/wiki/Hilly_Flanks) Ve batı uygarlığının başlangıç noktasını da bu bölge olarak konumluyor. Tahmin edilebileceği gibi doğunun başlangıcı da (ve batının zaman içinde değişen merkezlerinden farklı olarak taih boyunca neredeyse hiç değişmeyecek şekilde) Çin bölgesi oluyor.

 Yazar avcı-toplayıcı insan gruplarından günümüz ülkelerine kadarki süreçte tarihsel olayları, kimi zaman neden-sonuç ilişki içerisinde ki mi zamanda tarihsel geçmişten feyz alarak detaylandırıyor. Tarihsel konuların gelişmişlik üzerinden soyut yansımasını da somutlaştırmak için kendi deyimi ile bir toplumsal gelişmişlik endeksi yaratıyor. Ve bu endeksteki puanlamaları da 4 ana başlık altında topluyor.


  • Enerji üretebilme kapasitesi
  • Organizasyonel bütünlük (Örneğin bir şehir kurup, yönetebilme)
  • Bilgi toplayabilme ve yorumlayabilme yeteneği
  • Savaşma kabiliyeti
Yıllar boyunca devam eden savaşlar, salgınlar, doğal afetler vb. olayların katkıları ile birlikte bu dört başlık altında topladığı konulara göre gelişmişlik endeksinin grafiğini çiziyor. Bu grafiği göre de MÖ 12.000-MS 500 arasındaki dönemde hep batı önde gidiyor. Bunun sebebi olarak da batı çekirdeğinde doğuya göre nispeten daha önce başlayan hayatın; fiziksel avantajları ile birlikte (dünya üzerinde evcilleştirilebilecek bitki ve hayvanların önemli bölümünün bu bölgede olması, iklim açısından kısmen de olsa avantajlı olması vb.) insanları daha organize bir hayata yönlendirdiği ve bu avantajların bir şekilde (muson yağmurlarındaki değişim) kaybolması ile var olma savaşına giren insanların küçük de olsa devletleşme modeline girerek içine girdikleri zor şartlara geçerli bir tepki vermesine bağlıyor. Daha sonra benzer şeyler doğuda da oluyor. Her iki tarafta da olan bir diğer ortak özellik gelişme gösteren bu çekirdeklerin düşmanlarını kendilerinin yaratması şeklinde kendini gösteriyor. Çekirdeklerinde etrafında bulunan çeper bölgelerinden gelen tepkilere gösterilebilen/gösterilemeyen direnç bir süre sonra doğunun liderliği ele almasını sağlıyor. MS 500-MS 1700 arasında devam eden doğu öncülüğü Amerika kıtasının keşfi ve Sanayi Devrimi ile birlikte batıya geçiyor ve günümüze kadar devam ediyor.

Yazar; tüm bu yorumları yaparken 3 ana belirleyiciden bahsediyor: biyoloji, sosyoloji ve coğrafya. İlk ikisinin sonucu belirlemedeki etkisinin çok olmadığını belirtmekle birlikte coğrafyanın her şeyi belirleyen etken olarak görüyor. Bu konudaki en belirgin örneğini de Amerika kıtasının doğu çekirdeğine göre genişlemiş batı çekirdeğine daha yakın olması şeklinde açıklıyor. Doğu ve batı arasındaki yarışta kazanının belirleyecek 2 temel sebep olarak ortaya atılan uzun vadeli kenetlenme ve kısa vadeli rastlantı tespitlerine karşı çıkan yazara şöyle bir soru sormak isterdim: Pangea ayrıldıktan sonra Amerika kıtasının Avrupa'ya daha yakın olması ve günümüzde batı öncülüğüne sebebiyet vermesi uzun vadeli rastlantı değil midir?

Kitabın son bölümünde de bundan sonra ne olacağının cevabını aynı yöntemleri kullanarak bulunmaya çalışılıyor. Çin'in günümüzdeki atılımının ve buna Amerika'nın kötü gidişatının da eklenmesi ile çok değil 2103 gibi bir tarihte doğunun üstünlüğü tekrar ele alabileceğini belirten yazar bu durumun gerçekleşmemesi için; Amerika'nın daha önce yaptığı gibi kendini yenileyebilme kabiliyetini kullanması olası bir nükleer savaşın çıkması gibi durumların belirleyici olacağını söylüyor. Bu bölümde dikkat çeken bir diğer husus da; günümüzdeki 900 olan gelişmişlik endeksi puanın benzer hesaplama yöntemi ile 2100'lerde 5000'e çıkması ile ilgili. Bu kadar büyük bir gelişmişlik süreci farkında olmadan insanlığının sonunu da hazırlayabilir diyen yazar bu noktada devlet yöneticilerine önceki zamanlara göre çok daha fazla sorumluluk düşeceğini belirtiyor. 

Doğu ve batı arasındaki yarışta tüm kilometre taşlarını hesaba katan, tarihsel olaylar arasında güçlü bağlar kurup neden-sonuç ilişkilerini açıkça ortaya çıkaran ve geçmişte ne olmuştu ve gelecek neler olabilir sorularını en az bir kere bile kafasından geçirmiş insanlar için kesinlikle dimağ açıcı bir kitap. Her sayfasından kendinize yeni bilgiler katabilirsiniz. Şimdi bu kitabın bize ve bizim bugünümüze değen taraflarına bakalım.

Kitapta bizden (müslüman, Türk ve Osmanlı) pek iyi bahsedilmiyor. Müslüman alimlerin belli dönemlerde önemli geliştirmelere yaptığını belirten bir dipnot dışında kitaptaki ilgili yerlerde standart göçebe, barbar ve pek de bir şey beceremeyen bir topluluk olarak gösterilmişiz. Kitabın son bölümünde Hz. Muhammed hakkında çok da masum olmayan ifadeler de var. 

Kitabın bir diğer özelliği de AKP tarafından teşkilatlarına okunması önerilen kitaplar arasında yer alması.
Ayrıca kitaptan yazarları farklı iki uçta olan şu köşe yazılarında da bahsediliyor:

Yorumlar

  1. İstifade ettim teşekkür ederim. Yazarın savaş üzerine yazmış olduğu kitabı araştırırken rastladım yazınıza. İnşallah kitabı bitirdiğimde tekrar üzerine konuşuruz. Hayırlı günler dilerim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ortalamanın Sonu

Çocuk Aktivite Merkezleri

Çocuklu Bozcaada Tatili